UZMAN KLINIK PSIKOLOG NERMIN MAKINABAKAN
  • Ana Sayfa
  • Ben
  • ÇALIŞMA ALANLARI
  • KULLANILAN TEKNİKLER
  • YAZILAR
  • ÖNE ÇIKANLAR
  • KENDİNİ TAZELE WORKSHOP
  • KENDİNİ TAZELEME MATERYALLERİ
  • İLETİŞİM

Kayıp ve Yas

9/24/2019

0 Comments

 
Picture
Kaç yaşındasın sorusunun cevabı beklediğiniz gibi miydi? Yas ile ne alakası var diyorsanız... Bazen geç bulduklarımız, bazen ise kaybettiklerimiz yaşatır bize yası. Kimsenin başına kötü bir şey gelmesini istemek ya da beklemek değil buradaki niyet, ama gerçekçi olmak gerekirse herbirimiz bugüne kadar bir şeyleri ya da birilerini kaybetmişizdir. Karşılaştığımız kayıplara verdiğimiz doğal tepkilerdir, yas. Kayıbın, olmazsa olmazıdır. Hatta o kadar doğaldır ki bu tepkiler, yas yaşanmadığında hayatımıza devam etmemiz zorlaşır. Yaşanamamış duygular, düşünceler yolu tıkayarak akışımızı sekteye uğratır. Kaybımızın ardından tekrar kendimiz olabilmemizin olmazsa olmazı olan yas süreci nasıl bir süreçtir peki? Yas sürecinde bizi neler bekler?
Picture
Yas, sevdiğimiz birinin ölümüyle karşımıza çıkabileceği gibi kendimizi iyi hissettiren bir becerimizi yitirdiğimizde, yakın olduğumuz birinden ayrıldığımızda, bedenimizdeki bir değişiklik nedeniyle ya da bizim için değerli bir eşyayı kaybettiğimizde de karşımıza çıkabilir. Kaybımızla yüzleşmek, duygularımızla baş etmek ve kaybettiğimiz şeyin yokluğunda yaşamayı öğrenmek zor bir süreç olabilir. Kaybımıza yüklediğimiz anlam ne kadar büyükse, yasımızın da o kadar yoğun olması doğaldır. “Hiçbir kayıp sıradan olmadığı gibi kaybımıza karşı verdiğimiz tepkiler de sıradan değildir. Yaşadığımız yas, en az hayatlarımız kadar benzersizdir.” Dr. Elizabeth Kubler- Ross

Her birey kendine özgü bir yas süreci geçirir. Kayba birbirimizden çok farklı duygusal, fiziksel ve davranışsal tepkiler verebiliriz. Bu tepkiler, farklı yaş gruplarına göre de değişiklik gösterebilir. Bu süreçte günlük aktivitelerimize ve işlevselliğimize dönebilmemiz için gereken süre de kişiden kişiye göre değişir.
​
Kaybettiğimiz kişinin ardından yas tutmak doğal bir süreçtir. Yaşadığımız kaybı kabullenmek, duygularımızla başa çıkabilmek ve kaybımızı özümseyerek hayatımıza devam edebilmek için yas tutabilmek önemlidir. Yasımızı yaşamanın doğrusu ya da yanlışı yoktur, acımızla başa çıkarak hayatımıza devam edebilmemizi sağlayacak sağlıklı yollar vardır.
Picture
Göğüste sıkışma, nefes daralması, sese karşı aşırı duyarlılık, güçsüzlük hissi, uykusuzluk, yorgunluk, ağız kuruluğu, enerji düşüklüğü, bağışıklık sistemimizin zayıflaması ve süregelen fiziksel hastalığın belirtilerinde artış yas sürecinin değişik evrelerinde görülebilecek fiziksel belirtiler arasında sayılabilir. Düzensiz uyku ve beslenme oldukça sık görülse de, bu gibi belirtilerin 6 ay ile 12 ay sürmesi bireyin genel fiziksel ve duygusal işlevselliğinin bozulmasına neden olabilir.
​
Kaybı izleyen ilk günlerde, bu kaybın yaşanmış olduğuna inanamama ve kafa karışıklığı görülebilir. İlk ayda birey ölen kişinin hala hayatta olduğunu hayal edebilir, onun ayak seslerini duyduğunu zannedebilir ya da kalabalığın arasında aniden onu gördüğü hissine kapılabilir. Ölen kişiyle ilgili rüyalar, kabus görme, görsel ve işitsel halüsinasyonlar da sürecin bir parçası olabilir. Kaybedilen kişiyle ilgili çağrışımların yaşanması, anıların aklımıza gelmesi ve bu düşüncelerin doğum günü gibi özel zamanlarda yoğunlaşması olağandır. Değer verdiğimiz birini kaybetmemiz, korkularımızı ve kaygılarımızı tetikleyebilir. Kaygılanabilir, çaresiz hissedebilir ve güvenliğimizin tehlikede olduğuna dair düşüncelere kapılabiliriz.

Yas sürecinde yaşadıklarımız, davranışlarımıza da yansıyabilir. İştahın artması ya da azalması, uyku düzeninin bozulması mümkündür. Sosyal ortamlardan kaçınma, ölen kişiyi hatırlatan eşya, durum ve yerlerden kaçınma, kaybettiğimiz kişiyi anımsatan yerlere gitme ve ona ait eşyaları yanımızda taşıma, ağlama, alkol ve uyuşturucu kullanma ya da ölen kişiye ait eşyaları saklama ihtiyacı duyabiliriz.

Yas sürecine eşlik eden duygular, şiddeti ve sıklığı bakımından farklılık gösterebilir. Kaybı izleyen ilk gün ve haftalarda kendinizi şoka girmiş veya uyuşmuş gibi hissedebiliriz. Bu döneme yoğun bir özlem duygusuna eşlik eden kaygılar hakimdir. Zaman geçtikçe kendimizi üzgün hissetmeye devam etsek de, bu duygu yoğunluğunun şiddeti ve sıklığı azalma gösterir. Yas sürecinde hissettiğimiz duyguların sıklığını ve şiddetini bireysel olarak ya da bir uzman yardımıyla gözlemlememiz önemli olabilir.
Picture
Yas sürecinin olası aşamalarından biri inkardır. Yaşananları inkar etmemiz yoğun duyguların bir anda üzerimize hücum etmesini engelleyerek bu duyguların yavaş yavaş içimize nüfuz etmesine yardımcı olur. İnkar, kaldırabileceğimiz kadar duyguyu içeri almamızı sağlayan doğal bir savunma mekanizmasıdır.

Bu süreçte hayat çok anlamsız gelebilir. Şok olma ve inanamama hali hakimdir. Ölüm ya da kayıp gerçeğini bir süre reddederek hiç bir şey olmamış gibi davranarak hayatta kalmaya çalışırız.

Süreç ilerledikçe ve duygular yavaş yavaş içeri sızmaya başladıkça hissizliğimiz azalmaya başlar. Kendimize hayatımıza devam edecek miyiz, edeceksek neden ve nasıl devam edeceğiz gibi sorular sormaya başlayabiliriz.
Picture
Öfke hiç dinmeyecek gibi görünse de, duygumuzu yaşarken kendimize izin verebilmek bu süreci sağlıklı bir biçimde yaşayabilmemiz için önemlidir. Öfkenin altında yatan aslında acımızdır. Öfkemizin yoğunluğu, kaybettiğimiz kişiye vermiş olduğumuz değerin bir göstergesi olarak görülebilir.
​
Kayıp yaşadığımızda, denizin ortasında kaybolmuş, terk edilmiş ve yalnız hissedebiliriz. Kendimizi bir hiçliğin ortasında bulabiliriz. Bu noktada öfkemiz bir anda ‘diğer insanların olduğu tarafa’ giden bir köprü gibi belirir ve bizi hiçliğin içinden geçici de olsa çıkarır.

Öfkemiz, kaybettiğimiz kişiyi yaşarken üzmüş olan birine, cenazeye gelmemiş olan birine, ailemize, arkadaşlarımıza, kendimize ve hatta kaybettiğimiz kişiye yönelebilir. Öfkeyi bastırmayı, öfkemizi ifade etmekten çok daha iyi biliyor da olsak öfkenin diğer insanlarla aramızda bir bağ olduğunu hatırlarız. Öfkenin gücüyle kurulan bu bağ bize hiçbir şey hissetmiyor olmaktan daha iyi gelecektir.
Picture
Sevdiğimiz birini kaybedebileceğimizi hissettiğimiz anda bunun olmaması için ne gerekiyorsa yapabilirmiş gibi hissederiz. Yaşananları tersine çevirmek için göze alabileceğimiz çok şey vardır. “Eğer ona bir şey olmazsa, bir daha ona asla kızmayacağım.” “Çok kötü yaralanmış olsaydı ben onu iyileştirmek için her şeyi yapardım.” “Kötü bir rüya görmüş olayım.” ‘Keşke’ ile başlayan cümleler kurarız. Bu düşüncelerin girdabında kayboluruz. Her şeyin eski haline dönmesini, kaybettiğimiz kişinin geri dönmesini isteriz. Zamanda geri gidebilmeyi arzularız. Tümörü daha erken görebilmeyi, hastalığı daha önce teşhis edebilmeyi, kazanın yaşanmasını engelleyebilmeyi… ‘Keşke’ ile başlayan cümleler hatayı kendimizde bulmamıza ve ‘Bir takım şeyleri daha farklı yapabilirdik’ düşüncesine kapılmamıza neden olur. Suçluluk duygusu çoğunlukla pazarlık sırasında masaya yatırılır. Yapılan pazarlıklar, ateşkes anlaşmalarına benzer. Yaşamakta olduğumuz acıdan kendimizi kurtarmanın bir yolunu bu anlaşmalarda ararken geçmişte takılı kalırız.
Picture
Yaptığımız pazarlıkların ardından, ilgimiz şimdiki zamana kayar ve kayıp gerçeğini kabullenmemizle beraber çaresizlik, hüzün gibi depresif duygular ortaya çıkar. Boşluk hissi kendini gösterir. Tahminimizin de ötesinde bir hüzün duygusuyla yas denizimizin derinlerine doğru ineriz. Bu depresif dönemin içinden çıkamayacakmışız gibi gelse de bu dönemi ruhsal bir rahatsızlığın belirtisi olarak değerlendirmemek gerekir. Bu duygular büyük bir kayba verilen yerinde bir tepkidir. Değer verdiğimiz kişiyle ilişkimizin bu sefer eskisi gibi olmayacağının veya onun bir daha geri gelmeyeceğinin farkına varmanın bizde depresif duygular yaratması çok anlaşılır bir durumdur. Aksine böyle hissetmiyor olmamız anormal olarak karşılanabilir. Eğer yas süreci bir iyileşme süreciyse depresyon da bu sürecin önemli bir parçasıdır.
Picture
Kabullenmek ‘yaşananları unutmak’ ya da ‘yaşananlarla OK olmak’ değildir. Kabullenme aşaması, değer verdiğimiz kişinin fiziksel olarak artık var olmadığı gerçeğinin içselleştirilmesidir. Bu gerçeklik değişmeyecektir ve biz bunun bilincinde olarak yaşamımıza devam ederiz. Kabullenme süreci ilk başlarda ‘kötü günlere’ nazaran daha çok sayıda ‘iyi gün’ geçirmektir. Bu süreçte hayattan yeniden zevk alıyor olmamız kaybettiğimiz kişiye ihanet ediyor gibi hissetmemize neden olabilir. Kaybetmiş olduğumuz şeyi asla yerine koyamasak da, yeni bağlantılar kurabilir, anlamlı, yeni ilişkiler kurabiliriz. Duygularımızı bastırmak yerine ihtiyaçlarımıza kulak verebiliriz. Bu şekilde değişiriz, gelişiriz ve büyürüz. Başka insanlarla ilişki kurmaya çalışarak yeni ilişkilere yatırım yapabileceğimiz gibi kendimizle olan ilişkimize de yatırım yapabiliriz.
Picture
İnkar, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme aşamalarından oluşan yasın beş evresi, kaybettiklerimizin yokluğunda hayatımızı yeniden yapılandırmaya başladığımız zamana kadar yaşadığımız süreçte neler yaşayabileceğimizi, hangi duyguları hissedebileceğimizi betimleyebilmek için oluşturulmuştur (Elisabeth Kübler-Ross – David Kessler)
Picture
Bu aşamaların birbirini sırasıyla takip ettiği, her birinin haftalar hatta aylar sürdüğü farz edilir. Ancak bu aşamaların duygularımızın yarattığı tepkilerden oluşur, dolayısıyla saatler hatta dakikalar içinde bir aşamadan bir diğerine geçebilir hatta sürecin en başına veya son aşamalara atlayabiliriz. Tekrar yaşamaya devam edebiliriz ancak bunu yapabilmek için yasımızı yaşamak için kendimize izin vermemiz gerekir.

Bazen yas sürecini sağlıklı bir biçimde tamamlayabilmemizi engelleyen durumlar yaşanabilir. Yas sürecinde yaşadığımız duygu yoğunluğunda azalma olmaması, hatta duyguların zamanla şiddetlenmesi, alkol ve madde kullanımı gibi başka sorunların ortaya çıkması, günlük hayatımızdaki ve ilişkilerimizdeki bozulmalar komplike yasa işaret eder. Yoğun ve uzun süreli yas tutma, kaybımızla ilgili rahatsız edici düşünceler veya görüntüler, kaybı kabullenememe, kişinin halen yaşamakta olduğuna dair düşünceler, kaybımızı hatırlatan nesne ve yerlerden kaçınma, yoğun öfke, hayatın anlamsız ve yaşamaya değer olmadığına dair düşünceler komplike yas belirtileri arasındadır. Yasımızın hayatımızın diğer alanlarına olumsuz şekillerde nüfuz etmeye başladığını görüyorsak veya yakınlarımız bize bu konuda geribildirim veriyorsa bu süreçte bize eşlik edebilecek bir uzmandan destek almayı düşünebiliriz.
Picture
Yas süreci hakkında yanlış bilinen gerçekler:

MİT: Ne kadar yok sayarsak acımız o kadar çabuk son bulur.
GERÇEK: Acımızı ne kadar yok sayarsak, acımızla o kadar geç yüzleşiriz. Hayatımıza devam edebilmemiz, acımızla yüzleşmemizin ve onunla başa çıkmayı öğrenmemiz sayesinde çok daha sağlıklı bir biçimde mümkün olacaktır.

MİT: Kaybımız karşısında “güçlü olmalıyız.”
GERÇEK: Üzgün, korkmuş, ve yalnız hissetmemiz, yasımız karşısında verdiğimiz normal tepkilerdir. Ailemizi veya arkadaşlarımızı korumak için bir kalkan oluşturmak bizi zorlayabilir, üzerimize ekstra yük bindirebilir. Gerçek duygularımızı ortaya koymak hem onlara hem de bize yardımcı olacaktır.

MİT: Eğer ağlamıyorsak, kaybımız yüzünden yeterince acı çekmiyoruz demektir.
GERÇEK: Ağlamak üzgün olduğumuzda verdiğimiz doğal bir tepkidir, ancak verebileceğimiz tek tepki şekli değildir. Ağlamasak da yoğun bir üzüntü yaşıyor olabiliriz. Üzüntümüzü yaşamanın bir çok yolu vardır.
​
MİT: Yas süreci 1 yıl sürer.
GERÇEK: Yas sürecinde doğru zaman yoktur. Yas sürecinin ne kadar süreceği kişiden kişiye göre değişir.
Picture
YAS SÜRECİ KONUSUNDA ÖNERİLER
Yasın yarattığı duyguları yaşamak için kendimize izin vermek: Bazı duyguları yok saymak ve onlardan kaçınmak bu duyguların daha uzun süre hissedilmesine ve başka problemler ortaya çıkmasına neden olabilir. Öfke ve üzüntü gibi bastırılmış duygular fiziksel belirtiler olarak da kendini gösterebilir!

Yeni ilişkiler kurmak ve sahip olunan ilişkileri güçlendirmek: Yeni ilişkiler kurmak, günlük hayata katılmak, süregelen arkadaşlıkları devam ettirmek ve başkalarından yardım istemek bu süreçte yaşanan yalnızlık hissiyle başa çıkmayı kolaylaştırır. Çevremizdeki kişiler bu süreçte bize yardımcı olmak isterler ancak bunu nasıl yapacaklarını bilemiyor olabilirler. İhtiyaçlarımızı ifade etmeniz bu süreçte destek alabilmemizi kolaylaştıracaktır.

Kaybımıza olan bağlılığımızı devam ettirmek: Kayıp ile ilgili konuşulması, onunla ilgili hikayelerin paylaşılması; yıl dönümleri, doğum günleri, bayramlar gibi özel günlerde belli ritüellerin devam ettirilmesi gibi kaybımızı saygı ve sevgiyle anmak bu süreci daha sağlıklı geçirmeyi sağlayacaktır.

Duygularımızı ifade etmenin yaratıcı yollarını aramak: Kaybımızla ilgili günlük tutabiliriz. Beraberken paylaşamamış olduğumuz şeyleri, ona olan duygularımızı içeren bir mektup yazabiliriz. Onun için önemli olan bir organizasyona katılabilir veya destek sağlayabiliriz. Fotoğraf albümü oluşturabiliriz.

Fiziksel sağlığımıza özen göstermek: Düzenli uyku, beslenme ve egzersiz fiziksel olarak kendimizi daha iyi hissetmenizi sağlayacaktır. Bu süreçte yaşamakta olduğumuz duyguları alkol veya madde kullanımı ile hafifletmeye çalışmak bize ancak geçici bir rahatlama sağlayacağı gibi başka sorunlara davetiye çıkarabilir.
​
Çocukların gelişim basamaklarına özen göstermek: Bir kayıp yaşandığında dünya durmuş gibi hissedebiliriz. Ancak özellikle çocuklar ve ebeveynler için normal gelişim basamaklarına devam etmek çok önemlidir. Örneğin bir eş veya ebeveynlerden biri vefat ettiğinde hayatta kalan ebeveyn ve çocuğun aynı yatağı paylaşması sıkça görülen bir durumdur. Ancak bu durum çok uzun süre devam ettiğinde gelişimin bir parçası olan çocuk ve ebeveyn arasındaki ayrışma sürecini olumsuz etkiler.
0 Comments



Leave a Reply.

    Başlıklar
    Böyle buyurdu Zerdüşt
    Pandora'nın Kutusu
    Simurg Efsanesi
    Normal miyim?
    Kaç yaşındasın?
    Kayıp ve Yas
    Kahramanım nerede kaldı?
    Ayna Nöronlar
    ​Muz mu?

    ​


    All

Powered by Create your own unique website with customizable templates.
  • Ana Sayfa
  • Ben
  • ÇALIŞMA ALANLARI
  • KULLANILAN TEKNİKLER
  • YAZILAR
  • ÖNE ÇIKANLAR
  • KENDİNİ TAZELE WORKSHOP
  • KENDİNİ TAZELEME MATERYALLERİ
  • İLETİŞİM